İSTİKLALE ÂŞIK ŞAİRİMİZ: MEHMET ÂKİFİMİZ

Doç. Dr. Tekin AVANER

Ey bâd-ı seher, uğrar isen söyle nigâre

Ben böyle neden hemdem-i envâ-ı cefayım

Âkif, “Destur”, Tansel, s.30.

Savrun Çayı muttasıl akıyor sanılmasın, birçok şey değişmiş görünüyor. Zaman için durum ne, peki o muttasıl ilerliyor mu? İçindekilerin aynı olmadığı kesin. İçinde olamamak, dışında kalamamak Tanpınar’ı hatırlatıyor, bir de dönüm noktalarında yâd ettiklerimizi, Âkif merhumu misal…

İlk dikkatimi çeken husus, 1885’te Mülkiye’nin idadi kısmına girmesi. Mülkiye mühim mektep vesselam. Ancak 1888 yılında babasını kaybetmesi üzerine, oradan ayrılarak kısa yoldan hayata atılabileceği Baytar ve Ziraat Mektebi’ne geçiyor. Bu okulu 1893 yılında birincilikle bitiriyor.[1] Mülkiye Mektebi’ni bitirebilseydi, devlet-mülki idare meseleleriyle daha çok meşgul olacaktı diye düşünüyor insan. Siyasetle arası nasıl olurdu acaba? Doğu-Batı meselelerine bakış açısından, batıya daha çok mu meylederdi? Bilinmez, bizimkisi spekülasyon meşgalesi…

Malum 19.yüzyılın tamamında işler iyiye gitmiş sayılmaz. Gerçekte birkaç asırdır böyle bahtı kararttığımız durum çokça. Vatan, istiklali tamme kavramları kötüye gidişe dair güçlü emareler. İvedi bir şeyler yapmak lazım. Hürriyet meselesinde bağımlılık şedit derecesinde, borç var, kredi-yardım var, hödük var düdük var, var oğlu var bu işte, özgürlük ise yüklü olduğu ideolojiyle birlikte zihnimde berbat anlamlar çağrıştırır nedense… Şükür ki muazzam eserler ve emsalsiz fedakârlıklarla dolu bir tarihi var bu yüce milletin. Okunmasa da sıkça terennüm edilen, sevilen ve genellikle idrak edilmeyen bir tarihimiz... Hiç değilse şiir okuyordu millet bir zamanlar, şairini önemsiyordu misal. 20. yüzyıla böylece girivermiştik. Aşık Gül Ahmet Yiğit’in topal oğluna ağıt yakan bibisine sorun bir de siz; hep savaş, boyuna savaş, çeşitli cephelerde mücadele eden yiğitler, gaziler, şehitler…

Aşağı yukarı aynı tarihlerde bir kısım batılı entelektüel de dünya savaşının heyecanı içindedir; bunlardan biri olan sosyolog Max Weber 28 Ağustos 1914’te, “Bu, büyük ve muhteşem bir savaş!”[2] demektedir. Yanılmak böyle bir şey olsa gerek, sonucu yitikler. Weber’in Versay Görüşmelerinde nasıl bir ruh halinde olduğunu göz önüne getirebiliyor musunuz? Akabinde erken ölünce Talcott Parsons dışında kimse ilgilenmemiş olmalı, o da çeyrek asır sonra vakıf olabilmişti ya…

Konumuz Âkif. Mehmet Âkif, istiklal şairimiz. İstiklale aşık şairimiz. Mümtaz bir şahsiyet olduğu kesin: kişiliğiyle, sanatıyla, imanıyla, ahlakıyla, mücadelesiyle. Kurtoğlu’nun saptaması yerli yerinde görünüyor: “Bazı büyük sanatçıların elinden şairliğini veya yazarlığını alın geriye hiçbir şey kalmaz. Hatta insani vasıflar bağlamında sıradan insanlardan daha aşağı bir seviyede bulunduklarını görebilirsiniz. Örneğin Dostoyevski, büyük bir yazar ama elinden yazarlığını aldığınızda geriye küçük çocuklara tecavüz etmiş, kumar hastası sefil ve sefih bir adam kalır. Yazarlığı olmasa Dostoyevski’nin yüzüne kimse bakmaz. Büyük Fransız şair Rimbaud’nun şiirlerini hayatından çıkarttığınızda geriye homoseksüel, köle tüccarı şahsiyetsiz bir insan kalır. Âkif (ise) doğuştan kuvvetli bir ahlaka sahiptir… yalnız adamdır, muhaliftir.”[3]

Memleketiyle dertlidir, memleketinin her şeyiyle ilgilidir. Sorunlar her daim var, fitne fücur eksik olmaz, olmayacaktır. Böylesi bir güzide yeryüzü parçasında, bizim vatanımızda, içeriden ve dışarıdan karıştıranlar, karıştırmak isteyenler daim bulunacaktır. Marifet, bunları bertaraf edecek güce daim sahip olmak, onu adil kullanmak, merhamet ve ihsandan ayrılmamaktır. Çok şey söylenebilir, sebepler sıralanabilirse de hem Doğu hem Batı birikimine sahip ve cemiyeti önde düşünen[4] Âkif’in çözümüne odaklanmak yararlı olabilir: “Geçen asırdan beri ülkeyi kurtarmak için Avrupa’ya eğitime giden aydınlar, kafa karışıklığı, bunalım ve hafakanlar yaşamış, bırakın çözüm sunmayı, toplumla birlikte kendileri de savrulmuşlardır… Çözüm sunanların başında Mehmet Akif gelmektedir.” İman lazım evvela, azim, birlik ve beraberlik lazım; millet fedakârlık edecektir, hak yoluna gelecektir. Kötü rehberler, ifrat ve tefrit mesaisi, çılgınlıklar ve ihtiraslar fena ve dikkat edilmesi gereken hususlardandır.[5]

Sokakta koca koca adamlar, kadınlar ağızlarında çiklet şapırdatıyorlar. Çokluk üryan halde. Asticotçu[6] zihin genişlemiş, züppelik her yerde. Özyeterlilik yok, emek-zahmet yok. Kısa kesit böyleyiz. Peki, Âkif nasıl bir tablo ile karşı karşıyaydı: “Onun şiirlerinde vatanın ıstıraplarını, acılarını, bakımsız ve perişanlığını, düşman tarafından çiğnenişini”[7] bulmak yıpratıcıdır. İstanbul’un işgal edilmesi, şehirlerin bu gözbebeğine işgal ordularınca hunharca tecavüz edilmesi kuşkusuz madden ve manen harap edicidir.[8] Sade İstanbul mu, bütün Anadolu düşman çizmeleri altındadır.[9] Birkaç mısra örnekleyebilir: “Cihan altüst olurken, seyre baktın öyle durdun da, / Bugün bir serseri, bir derbedersin kendi yurdunda! / Hayat elbette hakkın, lakin ettir haykırıp ilhak; Sağırdır kubbeler, bir ses duyar: Da’va-yı istihkak.”[10]

İstiklal şairi, Milli Mücadele ruhunun sözcüsü, bütün Türk-İslam beldelerinin zalimliğini bildiği sömürgeciliğe ve Haçlı emperyalizmine hâsılı Avrupa/Batı vahşetine karşı sarsılmaz bir savaşçıdır. Türk Milletinin bağımsızlık ruhunu kişiliğinde somutlaştırmış bir nefer, idealist bir adamdır.[11] Mukaddes bir değer olarak gördüğü istiklalin kıymetini bilmektedir. En baştan beri bilmektedir ki bu zalimler bir karış toprağı bile çok görmektedir. Bize hayat hakkı tanımayacaklardır. Bu duygu ve bilinçle daha Balkan Harbi sırasında yazdığı “Cenk Şarkısı”, Necid Çöllerindeki “Çanakkale Destanı” ile Milli Mücadele başlarında yazdığı “Ordunun Duası” niyetini, içtenliğini, gayretini gösteren muazzam sanat eserlerinden olmuştur. Bir yandan içerideki işbirlikçilerle diğer yandan düşmanlarla, hâsılı tüm şer odaklarıyla son nefesine kadar mücadele etmektedir. Misal içerideki gaflete karşı “… cephede yaralanmış ve el‘an yarası kapanmayan bir gönüllü; göğsünü vatanına göz diken düşmanlara karşı siper eden, bu yüzden ağır yaralanan”lara hürmet etmeyenlerin suratına iki-üç tokat aşketmek”le meşgul olmaktadır.[12] İşte İstiklal Marşı, “Milli Mücadele’yi bütün veçhesiyle ruhunda duymuş, yaşamış ve tanık olmuş bir şairin halkına seslenişidir.”[13] Her bir mısraı asla unutulmamalıdır; “Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; / Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal” mısraları gibi elbet…

Vaktiyle TRT televizyonu açılırken ve kapanırken ev ahalisini ayağa kaldırmışlığım var benim. Neden mi? Çünkü İstiklal Marşımız okunurken hürmette kusur olmaz diye belletmişlerdi büyüklerimiz. Pek çok kişi gibi İsmail Kara hocanın da buna sık tesadüf edildiğini hatırlaması ve hatırlatması yerindedir. Ancak hocanın İstiklal Marşı üzerine nitelikli/derin makale ve kitaplar yazılmasını tavsiyesi daha önemlidir. Önemlidir, çünkü Âkif mandacılığa karşıdır, eğitimli birçok kişinin hatta yöneticilerin bile kafası ve ruh hali o zamanlarda teslim olmaya bir anda razı olabilmiş ve bugün dahi olabilecek durumdadır. Nihayet İstiklal Marşı ve onun yazarı bu halin tam karşısında bir abide şeklinde dimdik durmakta ve haykırmaktadır: Din, namus ve istiklal için yaşamak ya da ölmek gerekir.[14]

Kaynakça

Chaubet, François, Avrupa’nın Entelektüel Tarihi (19. ve 20.Yüzyıl), çev.Z. Hazal Louze, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021.

Çetin, Nurullah, Gerçek Hikâyelerle İstiklal Marşımız, Akçağ, Ankara, 2017.

Ersoy, Emin Akif, Babam Mehmet Akif (İstiklal Harbi Hatıraları), haz. Yusuf Ziya Günaydın, Mamak Belediyesi Yayınları, 1.baskı, Ekim 2021.

Kara, İsmail, Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı, Dergâh Yayınları, Eylül 2021.

Kuntay, Mithat Cemal, Mehmet Akif Ersoy, Alfa, İstanbul, Ağustos 2018.

Kurtoğlu, Mehmet, (Taceddin Dergâhı’nda İstiklal Şairi) Mehmet Akif, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2018.

Uçman, Abdullah, “Kitap Üzerine Birkaç Söz”, Fevziye Abdullah Tansel, Mehmed Âkif Ersoy Hayatı ve Eserleri, haz. Abdullah Uçman, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2021.

 

[1] Mehmet Kurtoğlu, (Taceddin Dergâhı’nda İstiklal Şairi) Mehmet Akif, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2018, s19.

[2] François Chaubet, Avrupa’nın Entelektüel Tarihi (19. ve 20.Yüzyıl), çev.Z. Hazal Louze, İletişim Yayınları, İstanbul, 2021, s.73.

[3] Kurtoğlu, a.g.e., s.45-46.

[4] Abdullah Uçman, “Kitap Üzerine Birkaç Söz”, Fevziye Abdullah Tansel, Mehmed Âkif Ersoy Hayatı ve Eserleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2021, s.9.

[5] Kurtoğlu, a.g.e., s.57 ve 119.

[6] Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif Ersoy, Alfa, İstanbul, Ağustos 2018, s.20.

[7] A.k., s.69.

[8] Emin Akif Ersoy, Babam Mehmet Akif (İstiklal Harbi Hatıraları), haz.Yusuf Ziya Günaydın, Mamak Belediyesi Yayınları, 1.baskı, Ekim 2021, s.42.

[9] Nurullah Çetin, Gerçek Hikayelerle İstiklal Marşımız, Akçağ, Ankara, 2017, s.22.

[10] Kurtoğlu, a.g.e., s.28.

[11] A.k., s.41.

[12] Ersoy, a.g.e., s.71.

[13] Kurtoğlu, a.g.e., s.89.

[14] İsmail Kara, Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı, Dergâh Yayınları, Eylül 2021, s.6.